Aslında bu filmi izleyeli uzun zaman oldu. O zamanlar filmin üzerine haftalar boyu düşünüp bir karalama çıkartmıştım. Az önce yeniden hem filme hem de karalamalarıma baktım.Belki benim gibi bu film üzerine çok düşünen birilerine bu yazı fikir verebilir, belki de saçamadım :) karar sizin.
David Lynch'i diğer yönetmenlere kıyasla daha fazla seviyor ve ondan ölesiye korkuyorum :) Sevmemin nedeni; yönetmenliğini filmlerden aşırtıp, zihnime müdehale ediyor olması. Tam da aynı nedenle de ondan korkuyorum. David Lynch artık filmlerden zihnimizi yönetmeye geçtiği için de onu haddime düşmeyerek dahiler sınıfına yerleştiriyorum.
Rabbits, David Lynch'in kendi sitesinden yayınlamış olduğu 8 bölümden oluşan dizinin toplam 42 dakikalık film hali olarak 2002 yılında karşıma çıktı.
Rabbits; Jack, Jane, Suzie adlarında üç adet tavşanın bir oturma odasındaki sohbetlerini konu edinir.
Film baştan sona tek bir kameradan çekilmiştir. Kamera bir tiyatro sahnesine bakar.Sahnede üçlü koltuk, ütü masası -ki Suzie'yi hemen hemen hep orada göreceğiz- bir masa lambası diğeri ayaklı bir lamba, bir telefon, pencere, gizemli bir oda ve sahneye giriş kapısı bulunur. İlk sahnede Suzie ütü yapmakta, Jane üçlü koltukta oturmaktadır. Jack eve girer. Bir kaç seyirci alkışı ve ıslıklarla bu sahnenin tek izleyicisinin biz olmadığını kısa bir süre sonra anlarız. Alkışların bitiminin ardından Jack, Jane'in yanına koltuğa oturur. Diyaloglar Jane'in "i'm going to find out one day" cümlesi ile başlar. Kısa süreli bekleyişlerle devam eden karşılıklı konuşmalar sonucu senaryonun sıralı gitmediğini fark ederiz. Bu sırasız konuşmalar film süresince devam edecektir.
Kısaca ilk dakikalarda zaten bir sorunun içine düştüğümüzü anlarız. Filmi izlerken sonuna kadar hiçbir yorum getirmemeye çalıştım. Sonunda filmin aslında yap-boza benzediğini farkettim. Tüm parçalar orada birleştirilmek üzere duruyor. Elimdeki parçaları grupladım.
Önce zaman...
Filmde iki farklı zaman var. İlkinde, tavşanların bir arada olduğu zaman. Bu zaman diliminde arkadaki pencereye dikkat. Pencerede parmaklık yok. Diğer zaman ise tavşanların tek tek sahneye çıktığı zaman. Tavşanlar ellerinde mumla bir kaç kelime söyleyip gidiyorlar.Bu sahnede pencerede parmaklık var. İkinci zaman diliminin başladığını; sahnenin kararması,sahnenin üst köşesinde tuhaf bir varlığın belirmesi ile ayırt edebiliyoruz. Bu yaratığın konuşmaları bilinen bir dilde değil. Neyse uzatmayalım. İki zaman var dedim. Bunlarda biri olayların başlamasından önceki gergin zaman, diğeri ise olup bittikten sonra olayların anlatıldığı zaman olarak düşünebiliriz.
Peki ya mekan...
Öncelikle bizim açımızdan mekana bir bakalım. Bu bir sit-com sahnesidir. Bizim dışımızda seyirciler de var. Tavşanlar ise sit-com kurgusu dışında oldukça farklı bir mekandalar. Gemi sireni,yağmur sesi,”uzak gemiler” ifadesi ile tavşanların liman benzeri bir yerde olduklarını düşünebiliriz. Şu an bir anlam ifade etmese de aklımızın bir köşesine not edelim : Tavşanlar doğaları gereği ürkektirler ancak "Bir ayak sesi duydum" "sessiz olun" şeklindeki tedirginliklerine ilave yağmuru sevmedikleri halde Jack'in sürekli dışarı çıkmasından da onların özgür olduklarını düşünebiliriz.
Buraya kadar takip etmeyi başardıysanız çok mutluyum :) Şu ana kadar olan eldeki verileri toplarsak: Tavşanlar zamanın birinde bir nedenden ötürü tedirginlik duymaya başlarlar. Başlarına gelen bir olayın(?) ardından liman(siren sesleri) benzeri bir yere tutsak(parmaklıklar) edilirler. Ardından tüm tavşanlar birbirlerinden ayrılırlar. Tek başlarına kalan tutsak tavşanlar, tek tek başlarından geçen olayı izleyicilere anlatırlar. Biz de uzaktan bunları izleriz. Tavşanların ayrı kaldıklarını düşünmemin nedenine gelirsek...Konuşmaların senkronu :) Peki ama neden olay bize sırası olmayan konuşmalarla anlatılıyor? Şimdi şunu bir düşünün. Birkaç arkadaş bir aradasınız. Birden ilginç bir olaya tanık oluyorsunuz. Hepiniz sonra A adlı arkadaşınıza bu olayı ayrı ayrı anlatmaya çalışın. Bakış açınız çok farklı olduğundan olayı anlatırken farklı farklı anlatacaksızın. Temel aynı kalacak ama her birinizin dikkatini çeken farklı detaylar olacaktır. İşte tavşanlar da bu şekilde tek tek bizlere başlarından geçen olayı anlatmaktadır.
Peki tavşanların başına ne geldi?
Filmde tek bir kamera hareketi var. O da telefonun çaldığı sahne. Diğer zamanlarda kamera sabit. Telefonun çaldığı bu sahne olayların başlangıç noktası diye düşünebiliriz. Veri toplamaya devam edelim:
Köpek,sırıtan dişler, kan,salya,uzaktan gelen siren sesleri,salgın hastalık, “Yeşil ceketli adamdı" ,"Yeşil takım elbiseli bir adamdı","Her sabah işe gidiyor,ve her gece eve geri geliyor." ,"kimdi?" sorusu,"dikenli tel","Gülümseyen dişler" "salya", “bir gün ne olduğunu ortaya çıkartacağım”, Yinelenen saatin kaç olduğu sorusu, sarı salya, koşan şiş ayak, bıçak,kan .
Haydi kurgulayalım bakalım: Tavşanlar; köpekler tarafından korunan dikenli tellerle çevrili bir yerde tutsaklar. Her sabah işe gidip akşamları evine dönen yeşil ceketli adam da bu bölgenin görevlisi.Salgın hastalık cümlesi ile de anlıyoruz ki tavşanlar aslında karantinaya alınmışlar. Kan,bıçak,koşan şiş ayaklar kelimeleriyle anlaşılacağı üzere hasta olanlar öldürülecekler. Jane bir problem olduğunun farkında. Suzie ise durumdan bihaber ütüsü ile meşgul.
Olası senaryo benim zihnimde şöyle şekillendi:
Jack telefondan karantinaya alınacakları haberini alıyor. Jane ortada bir sır olduğunu farkedip bir gün ne olduğunu öğreneceğini söylüyor. Suzie hiçbir şey bilmediğinden arayanın kim olduğunu soruyor.İlerleyen zamanlardan birinde Jane olayı anlıyor. Bu sırrın Jane ve Jack arasında çözümlenmesinin ardından olaya Suzie'nin vereceği tepkiyi merak ediyorlar. “Suzie ne yapacak acaba?” cümlesinin nedeni de bu. Jack endişeli bir şekilde beklemeye başlıyor. Saati soruyor, öğreniyor. Acaba yeşil ceketli görevli ne zaman onları gelecek? Ve beklenen oluyor. Köpekler havlamaya, dişlerini göstermeye başlıyor. Tavşanlar tek tek ayrı yerlere kapatılıyorlar. Arada sırada sahnenin üstünde görünen yaratık ise köpek.Tavşanların anlamadığı bir dilde konusuyor ve korkunç bir görüntüsü var. Tek tek kapatıldıkları yerde başlarından geçenleri de bizlere aktarıyorlar.İşte hepsi bu :)
Açıklığa kavuşturamadığım birkaç nokta yok değil. Örneğin Suzie daha önce sarı tüylü bir tavşanmış. Böyle diyor. Ne oldu da rengi değişti bulamadım :) Ayrıca tavşanlar öldü mü? Bu konuda da bir ipucu bulamadım.
Sonuç olarak; filmden başka başka anlamlar,çözümlemeler bulunabilir. Tavşanları insanlara benzetmek de mümkün. Ancak ben bu şekilde düşününce çok fazla ilerleyemedim. Bir ara 13:55 te geçen oremus adlı kutsal kitap kaynağı ile ilgili araştırma bile yaptım. Bunlar da beni çok fazla ilerletmedi. Sonuçta bu benim filmle ilgili yüzeysel belki de ilk seviyeden çözümlemem. Belki ileride, filmi yeniden izlediğimde daha farklı katmandan değerlendirebileceğim. Benim aklımdakiler bu kadar işte :) Umarım sizlere fikir vermiştir.
merhaba, google'da rabbits'e dair analizimsi şeyler ararken bu yazıyla karşılaştım. bir kaç gün içerisinde lynch'in son filmi inland empire'a dair bir çözümleme yapmam gerekiyor. bu filmi izlemiş olduğunu varsayarak, burada kurduğun anlatıyı inland empire'daki tavşan sahneleriyle nasıl bağlamış olabilirsin diye merak ediyorum. çünkü ben işin içinden çıkamadım. belki ilham verebilirsin diye düşündüm. bir iki gün içerisinde fikirlerini benimle paylaşırsan memnun olurum. blog kullanmayı pek bilmiyorum, mailimden ulaşırsan sevinirim: umutcancelik@gmail.com
YanıtlaSilİnland empire I bugün izledim.
YanıtlaSilİçinde rabbits den alıntılar var. Gerçi rabbits i izlemedim ama sizin yazdıklarınızın bazı bölümleri inland empire de birebir geçiyor.
İnland empire üzerine de yazın madem rabbits i çözmüş biri olarak :)